Değişen Dengeler ve Stratejik Zorunluluk
Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler, yıllardır dalgalı bir seyir izliyor. Türkiye'nin tam üyelik süreci, AB'nin siyasi çekinceleri, ekonomik dalgalanmalar ve bölgesel gelişmeler nedeniyle bir türlü nihai sonuca ulaşamadı. Ancak günümüz koşulları, tarafları yeni bir stratejik değerlendirme yapmaya zorlayabilir.
Özellikle son yıllarda Avrupa Birliği'nin ekonomik sıkıntıları, iç çatışmaları ve küresel belirsizliklerle mücadele etmesi, bu birliğin temel dinamiklerini zorluyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerin ekonomik büyüme hızlarının düşmesi, enerji krizleri ve artan enflasyon, AB içinde ciddi kırılganlıklara yol açtı. İngiltere’nin Brexit ile AB’den ayrılması, birliğin iç dengelerini daha da sarstı. Bugün Avrupa, ekonomik ve sosyal olarak güçlü bir yapılanma olmaktan uzak bir görüntü çiziyor.
Bunun yanında AB, dış tehditler açısından da sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonları, Avrupa için doğrudan bir güvenlik tehdidine dönüşmüş durumda. NATO’nun genişleme süreci devam etse de, Avrupa ülkelerinin askeri kapasite bakımından yetersiz kalması, bu tehdidin daha da ciddileşmesine neden oluyor. Ayrıca, Ortadoğu’daki istikrarsızlık ve göç dalgaları, Avrupa’yı sosyal ve ekonomik açıdan da baskı altında tutuyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye ile AB arasındaki askeri ve stratejik iş birliğinin yeni bir boyuta taşınması olası görünüyor. Türkiye, NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip olmasının yanı sıra, jeopolitik konumuyla da Avrupa’nın güvenliği açısından kritik bir role sahip. Bu nedenle, AB ve Türkiye arasında tam üyelikten bağımsız olarak askeri ve stratejik bir ittifak modeli oluşturulabilir. Bu model, ortak güvenlik politikaları, askeri iş birliği ve savunma sanayii entegrasyonu gibi başlıkları içerebilir.
Avrupa Birliği’nin geleceği belirsizliğini korurken, Türkiye gibi güçlü bir aktörle daha sağlam bağlar kurması, birliğin sürdürülebilirliği açısından kritik bir hamle olabilir. Bugünün dünyasında yalnızca ekonomik değil, askeri ve stratejik iş birlikleri de uluslararası ilişkilerde belirleyici unsurlar hâline gelmiş durumda. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin geleceği, sadece siyasi bir tartışma konusu değil, aynı zamanda küresel güç dengelerinin bir parçası olarak ele alınmalıdır.